Story in our different languages

  • On this page you will be able to read our collaborative story in the different languages used by partners .

    COLLABORATIVE STORY IN ALL LANGUAGES
    Chapter one by Greek Team
    (Arsakeia Tositseia Junior High Schools in Ekali,GREECE)

    .

    ΚΕΦΑΛΑΙΟ 1 ΣΤΑ ΕΛΛΗΝΙΚΑ

                                             

    Η Μαρία ήταν τόσο χαρούμενη που ήταν σε ένα από τα κορυφαία σχολεία της Ελλάδας για την οικολογική τους δράση. Ο διευθυντής και το διοικητικό συμβούλιο ασχολήθηκαν με περιβαλλοντικά ζητήματα και η Μαρία και η ομάδα της δεσμεύτηκαν να βρουν έναν τρόπο εξάλειψης της ρύπανσης. Αυτό σκεφτόταν καθώς περπατούσε κατά μήκος της παραλίας εκείνο το ηλιόλουστο φθινοπωρινό πρωινό.

    «Πρέπει να υπάρχει τρόπος! Πρέπει να υπάρχει μια μαγική λύση που θα σώσει τον πλανήτη! " σκέφτηκε.

     «Τι είναι αυτό στην άμμο; Ενα μπουκάλι? Περισσότερη ρύπανση; Περίμενε ένα λεπτό! Υπάρχει κάτι μέσα στο μπουκάλι ". Πήρε το μπουκάλι και διάβασε το μήνυμα.

    «Γίνε η αλλαγή που θέλεις να δεις στον κόσμο.»

    Μ. Γκάντι

     «Αυτό δεν μπορεί να είναι σύμπτωση», σκέφτηκε η Μαίρη. «Αυτό είναι ένα μήνυμα από το σύμπαν».

    Ήξερε ακριβώς τι έπρεπε να κάνει.

    Την επόμενη μέρα ξύπνησε πολύ νωρίς το πρωί. Ανυπομονούσε να συναντήσει την οικολογική ομάδα της. Επειδή είχε βρει το μπουκάλι με το μήνυμα στη θάλασσα, είχε καταλάβει ότι το πιο σημαντικό πρόβλημα στην Ελλάδα ήταν η ρύπανση.

    Η Μαίρη ενημέρωσε την ομάδα της για τη μόλυνση των ελληνικών θαλασσών και τα ψάρια που πεθαίνουν από τις πλαστικές σακούλες που ρίχνονται στη θάλασσα. Η Μαίρη ήταν τόσο ενθουσιώδης και πειστική, έτσι όλα τα μέλη της ομάδας της, συμφώνησαν να θέσουν τη ρύπανση των υδάτων ως πρώτη τους προτεραιότητα.

    Χωρίς σκέψη, η Μαίρη και οι φίλοι της άρπαξαν τα ποδήλατά τους και κατευθύνθηκαν προς την παραλία. Όταν έφτασαν, σοκαρίστηκαν από αυτό που είδαν. Μπουκάλια, δοχεία, πλαστικά, καλαμάκια, τσιγάρα… παντού. Άρχισαν να τα συλλέγουν σε τεράστιες ανακυκλώσιμες σακούλες. Μερικοί από αυτούς βουτούσαν ακόμη και στη θάλασσα και συνέλεξαν 500 κιλά πλαστικού.

    Μετά από μια κουραστική μέρα στην παραλία, κάθισαν στην παραλία και άρχισαν να μιλούν ο ένας στον άλλο με ενθουσιασμό για το πώς έχουν διασκεδάσει κάνοντας κάτι πραγματικά χρήσιμο για τον πλανήτη.

    "Γιατί δεν οργανώνουμε εκστρατεία καθαρισμού στην παραλία με όλους τους συμμαθητές μας;" Η Μαίρη σκέφτηκε.

    "Γιατί δεν λέμε σε όλο τον κόσμο να καθαρίσει τις παραλίες και να σταματήσει τη ρύπανση των υδάτων;" φώναξε ο Τομ.

    Την επόμενη μέρα στο σχολείο, τοποθέτησαν πανό στην είσοδο του σχολείου τους όπου παρουσιάζονταν προβλήματα ρύπανσης.

    Δημιούργησαν μικρές ομάδες μαθητών για να ενημερώσουν τη σχολική κοινότητα για τη ρύπανση των υδάτων.

    Διοργάνωσαν εκδηλώσεις με σκοπό την συγκέντρωση χρημάτων και δωρεών.

     Έφτιαξαν αφίσες και τις μοίρασαν στη γειτονιά.

    Η Μαρία έδωσε επίσης ομιλία σε δημόσιο χώρο. Είπε «Νέοι σαν κι εμένα κάνουν σχέδια για το μέλλον. Δεν θα έχουμε χρόνο να ζήσουμε τη ζωή μας λόγω της ΡΥΠΑΝΣΗΣ ». Η ομιλία της άγγιξε όλους. Μετά από μερικούς μήνες είχαν ευαισθητοποιήθει και τελικά έδωσαν το μήνυμα σε ολόκληρη τη χώρα. Όλοι ήθελαν να βοηθήσουν στην προστασία του περιβάλλοντος.

    Το μήνυμα στο μπουκάλι είχε εμπνεύσει όχι μόνο τη Μαρία και την ομάδα της αλλά και ολόκληρη την ελληνική κοινότητα. Μετά από λίγο, συναντήθηκαν στην ίδια παραλία όπου είχαν αρχίσει όλα.

    Η Μαρία και η οικολογική ομάδα έβαλαν ξανά το μήνυμα στο μπουκάλι και το σφράγισαν. Το πέταξαν στη θάλασσα ελπίζοντας ότι άλλοι άνθρωποι από άλλες χώρες θα αναλάβουν και θα βοηθήσουν να κάνουν τη διαφορά.

    .

    Chapter two - ELif Gökarık and her students

    2.bölüm

     

    10 yıl sonra...

     

    Şiddetli fırtına ve şimşekli bir geceden sonra büyük şehirlerden uzak nehir boyunca uzanan bu küçük kasabayı çevreleyen yüksek yeşil dağların arkasından güneş nihayet yükseliyordu.

     

    Sadece bir kaç yıl önce nehir balık doluydu ve insanlar orada balık tutuyordu. Herkes mutlu mesut yaşıyordu ancak şimdi kimse birbirine yardım etmiyor kış için sadece hasatlarını kurtarmaya çalışıyorlardı. Çünkü hava gün geçtikçe ciddi şekilde değişiyordu.

     

    John yalnızca 14 yaşındaydı ve ailesi 10 yıl önce bulaşıcı hastalıktan ölmüştü. Bir çok insan su yoluyla bulaşan kolera hastalığından acı çekiyordu. Teyzesi Amy ve köpeği Lucky ile birlikte yaşıyordu. 

     

    Tüm ailesini kaybettikten sonra çok üzülmüştü ilerde kasabalıların karşılaşacağı sorunlarla başa çıkmak istiyordu.

     

    Kasabanın yakınlarında 10 yıl evvel işleyen harabe bir fabrika vardı ama kimse oraya girmeye artık cesaret edemiyordu. Hala suya kimyasallar karışıyor suyu kirletiyor ve suda yaşayan hayvanları öldürüyor hatta kasabalılarada zarar veriyordu.

     

    Kasabalılar bu terkedilmiş fabrika için ‘Cadı burunlu fabrika’ diyordu. 

     

    John içeride ne olduğunu merak ediyordu. Güzel halası Amy terkedilmiş bu fabrikanın etrafında gezmemesi için sürekli uyarıyordu. 

     

    Halası genç ve güzel bir kadındı aynı zamanda kasabalılar için kıyafet diken bir terziydi. Herkes tarafından seviliyordu. Başından beri Johnla ilgilenen ve kasabalılar tarafından sevilen biriydi Amy. 

    O kitap okumayı ve resim yapmayı çok seviyordu.Birçok kitap okumuştu hatta John çocukken yatmadan önce ona hikayeler okurdu. 

    John hergün köpeğiyle nehir kenarına gider ormanda biraz yüryüş yaptıktan sonra akşam olmadan eve dönerdi.

     

    O gün Lucky her zamankinden farklı davranıyordu. Bahçede Johnu beklerken kendi kendine oyun oynuyordu.

     

    Aniden Lucky başka bir köpeğin gölgesinin peşinden nehir kenarına doğru koşmaya başladı.

     

    Johnda Lucky’yi nehir kenarına kadar takip etti ve hiç ummadığı anda bir şişe gördü. İçinde ne olduğunu çok merak ediyordu. 

     

    Hemen eline aldı ve şişenin kapağını açtı.

     

    Flaş patlar...

     

    Birden sahne değişiverdi...

     

    Artık o fabrikanın içindeydi. Cadı burunlu fabrika, kasabadaki en ürkütücü mekandaydı.

     

    Neredeyim? Ne oldu? Yalnızsa şişenin kapağını açtım. Şimdi ne olacak? Nasıl geri döneceğim? 

    Ne düşüneceğini şaşırmıştı.

     

    Bir dakika! Şu John un babası değil miydi? Donakalmıştı, nutku tutulmuştu adeta. Sadece titriyordu babası ona doğru gelirken. ‘ john neden beni takip ettin sana evde kardeşlernle kalmanı söylemiştim. Biliyorsun patronum pek kibar bir insan değil.’

     

    John çok şaşırmıştı ne diyeceğini bilmiyordu. Sadece kafasını yukarı aşağı sallayabildi babasını onayladığını göstermek için.

     

    Aynı zamanda korkuyla ve şaşkınlıkla etrafa göz gezdiriyordu. Gözü birden duvardaki takvime takıldı. Tarih tam 10 yıl öncesini gösteriyordu. Lucky de çok korkmuş John un arkasına saklanmaya çalışıyordu.

     

    Bir süre sonra John iyi hissetmeye başladı babasını gördüğü için ve annesinin kardeşlerinin yaşadığını düşünerek. Onlar hayattaydı ve böylece çok geç olmadan onlar için bir şeyler yapabilirdi. 

     

    Korku ve heyecanını bastırmaya çalıştı ve ....

    2.bölüm

     

    10 yıl sonra...

     

    Şiddetli fırtına ve şimşekli bir geceden sonra büyük şehirlerden uzak nehir boyunca uzanan bu küçük kasabayı çevreleyen yüksek yeşil dağların arkasından güneş nihayet yükseliyordu.

     

    Sadece bir kaç yıl önce nehir balık doluydu ve insanlar orada balık tutuyordu. Herkes mutlu mesut yaşıyordu ancak şimdi kimse birbirine yardım etmiyor kış için sadece hasatlarını kurtarmaya çalışıyorlardı. Çünkü hava gün geçtikçe ciddi şekilde değişiyordu.

     

    John yalnızca 14 yaşındaydı ve ailesi 10 yıl önce bulaşıcı hastalıktan ölmüştü. Bir çok insan su yoluyla bulaşan kolera hastalığından acı çekiyordu. Teyzesi Amy ve köpeği Lucky ile birlikte yaşıyordu. 

     

    Tüm ailesini kaybettikten sonra çok üzülmüştü ilerde kasabalıların karşılaşacağı sorunlarla başa çıkmak istiyordu.

     

    Kasabanın yakınlarında 10 yıl evvel işleyen harabe bir fabrika vardı ama kimse oraya girmeye artık cesaret edemiyordu. Hala suya kimyasallar karışıyor suyu kirletiyor ve suda yaşayan hayvanları öldürüyor hatta kasabalılarada zarar veriyordu.

     

    Kasabalılar bu terkedilmiş fabrika için ‘Cadı burunlu fabrika’ diyordu. 

     

    John içeride ne olduğunu merak ediyordu. Güzel halası Amy terkedilmiş bu fabrikanın etrafında gezmemesi için sürekli uyarıyordu. 

     

    Halası genç ve güzel bir kadındı aynı zamanda kasabalılar için kıyafet diken bir terziydi. Herkes tarafından seviliyordu. Başından beri Johnla ilgilenen ve kasabalılar tarafından sevilen biriydi Amy. 

    O kitap okumayı ve resim yapmayı çok seviyordu.Birçok kitap okumuştu hatta John çocukken yatmadan önce ona hikayeler okurdu. 

    John hergün köpeğiyle nehir kenarına gider ormanda biraz yüryüş yaptıktan sonra akşam olmadan eve dönerdi.

     

    O gün Lucky her zamankinden farklı davranıyordu. Bahçede Johnu beklerken kendi kendine oyun oynuyordu.

     

    Aniden Lucky başka bir köpeğin gölgesinin peşinden nehir kenarına doğru koşmaya başladı.

     

    Johnda Lucky’yi nehir kenarına kadar takip etti ve hiç ummadığı anda bir şişe gördü. İçinde ne olduğunu çok merak ediyordu. 

     

    Hemen eline aldı ve şişenin kapağını açtı.

     

    Flaş patlar...

     

    Birden sahne değişiverdi...

     

    Artık o fabrikanın içindeydi. Cadı burunlu fabrika, kasabadaki en ürkütücü mekandaydı.

     

    Neredeyim? Ne oldu? Yalnızsa şişenin kapağını açtım. Şimdi ne olacak? Nasıl geri döneceğim? 

    Ne düşüneceğini şaşırmıştı.

     

    Bir dakika! Şu John un babası değil miydi? Donakalmıştı, nutku tutulmuştu adeta. Sadece titriyordu babası ona doğru gelirken. ‘ john neden beni takip ettin sana evde kardeşlernle kalmanı söylemiştim. Biliyorsun patronum pek kibar bir insan değil.’

     

    John çok şaşırmıştı ne diyeceğini bilmiyordu. Sadece kafasını yukarı aşağı sallayabildi babasını onayladığını göstermek için.

     

    Aynı zamanda korkuyla ve şaşkınlıkla etrafa göz gezdiriyordu. Gözü birden duvardaki takvime takıldı. Tarih tam 10 yıl öncesini gösteriyordu. Lucky de çok korkmuş John un arkasına saklanmaya çalışıyordu.

     

    Bir süre sonra John iyi hissetmeye başladı babasını gördüğü için ve annesinin kardeşlerinin yaşadığını düşünerek. Onlar hayattaydı ve böylece çok geç olmadan onlar için bir şeyler yapabilirdi. 

     

    Korku ve heyecanını bastırmaya çalıştı ve ....

     

    Part 3 in Italian

    È tornato indietro nel tempo ... ha incontrato molte delle altre persone che aveva conosciuto quando era bambino, ed erano morti. La fabbrica .... era l'origine di tutti i problemi. L'anidride carbonica, e la fuliggine, sono stati rilasciati ovunque. Percorse uno stretto corridoio pieno di smog ... alla fine suo padre e tutti gli altri lavoratori gli dissero che aveva una missione importante. Era l'ultima volta che l'avrebbe visto, quindi gli diede una bottiglia con dentro un messaggio. La sua missione era di portarlo in un paese straniero perché c'era una città da salvare da un'altra fabbrica velenosa. "Dov'è quella città? Come posso andare lì"? Chiese John. È in un altro paese, è una città al centro dell'Italia, vicino a una meravigliosa cascata dove la ninfa Nerina è stata trasformata in un fiume dal suo geloso padre che si è opposto al suo amore per Velino, un pastore che l'ha amata a prima vista. John comprese l'importanza del suo compito e senza paura promise a suo padre che era pronto per partire. "John, sono sicuro che tu e i tuoi nuovi amici che incontrerai riuscirete in questa campagna”, gli disse suo padre. John cercò di abbracciarlo ma non riuscì ... era un fantasma. "Papà, ti prometto che sarai orgoglioso di me". "È ora di andare ora, seguimi", ha detto il padre. John entrò in una porta temporale, una luce accecante lo avvolse e ... fine del capitolo 3

    Part4 in Turkish (team 2) - Nagehan BAŞARAN

    Ve kendisini Nera nehrinin kıyısında buluverdi. Nehir ona bir şeyler fısıldıyordu. “Benim adım Nera. Ben Monti Sibilini’den doğar, Umbria boyunca çağlar, Tiber nehrine bağlanırım. Sonra oradan Tiren denizine geçer büyük Akdeniz’i kucaklarım. Akdeniz mutlu değil- onu kurtar- kurtar onu!”

    John şaşkındı. Neler olup bittiğini anlayamadan kafasında yankılanan sesle kendini tekrar şimdiki zamanda buluverdi. Güzel bir yaz gününe denk gelmişti. Elinde şişe, görevini anlamaya çalışırken birden teyzesi Amy odasına girerek en yakın arkadaşı Lily ve kızı Mary’nin birkaç aylığına misafirliğe geleceklerini söyledi. John buna hiç mutlu olmamıştı. Zaten ev yeterince sıkıcıydı. Bir de üstüne sürekli ilgilenmesi gereken konuklar istemiyordu. Kısa bir süre sonra misafirler eve vardılar. Beklediğinin aksine John, Mary ile çok iyi anlaşmış kısa sürede yakın arkadaş olmuşlardı. Aradan birkaç hafta geçtikten sonra John ve Mary televizyon izlerken alt kattan gelen bağırma seslerini duydular. Mary’nin annesi ve John’un teyzesi kavga ediyorlardı. Çocuklar, sorunu öğrendiklerinde çok şaşırdılar. Çünkü sorun; Lily’nin maddi durumu iyi olmayanlar için bir hayır kurumuna yemek dağıtmak istemesiydi. Amy buna karşı çıkmıştı. Bu yüzden, Mary ve Lily ertesi gün evlerine döneceklerdi. John başından geçenleri Mary’e anlatmaya karar verdi. O da ne!!! Mary her şeyi biliyordu! Şişeyi biliyordu! John ve Mary o akşam bir karar verdiler: Ayrı yerlerde olsalar da ne olursa olsun görevlerine devam edeceklerdi. Ertesi gün Lily ve Mary Yunanistan’a geri döndüler.

    John şişeyi eline alarak üzüntülü bir şekilde yatağına uzanmıştı. Bir yandan düşünüyor, bir yandan da planlar yapmaya çalışıyordu. Doğru yere nasıl gidecekti? Şişeyi incelemeye başladı. Önce kapağını açtı, sonra şişeyi ters çevirmişti ki birden yere ufak bir damla düştü. Bu da ne! Şişenin içinde iksir vardı. Birden etrafı bir sis bulutu kapladı ve John kendini Muğla’nın ıssız sokaklarında, ona şaşkınlık ve korku içinde bakan iki kız kardeş ile birlikte buluverdi. John kızlarla tanıştı. İsimlerinin Nil ve Tomris olduğunu öğrendi. John ve kız kardeşler çok iyi arkadaş oldular. Akşama doğru Nil “ Bizimle kalmak ister misin? ” diye sordu. John “Çok isterim fakat ailenizin beni isteyeceğini sanmıyorum ” dedi. Tomris “Ailemiz hava kirliliğinden dolayı hayatlarını kaybettiler” dedi. Ardından hep beraber Nil ve Tomris’in yaşadığı yere gittiler. Kızların kalacak bir evleri yoktu. Bu nedenle, Knidos Antik Kentinde yaşıyorlardı. John bu muhteşem yerin büyüsüne kapılmış Tekir Burnu üzerinden Akdeniz ve Ege’nin birleştiği maviliklere bakarken, birden Nera nehrinin sözlerini hatırladı; Akdeniz tehlikedeydi. Kara Fabrika dünyanın her yerini sarmış, denizleri de kirletmişti. Akdeniz’in içindekiler tehlikedeydi. Tabii ya! Muğla sahili, Caretta Caretta adı verilen deniz kaplumbağaları ve Akdeniz Foklarının eviydi. Bu canlılar evleri kirlendiği için artık yok olma tehlikesi altındaydı. John, hiç vakit kaybetmeden tüm olanları Nil ve Tomris’e anlattı ve onlardan yardım istedi. Çocuklar o akşam hep birlikte bir plan yaptılar.

             Öncelikle, sabah saatlerinde ayrılıp deniz kaplumbağalarının olduğu bölgeleri tespit edecekler, öğlen buluşacaklar ve tespit ettikleri yerlere gidip şişenin içindeki iksiri kaplumbağalara verecekler, böylelikle bu canlıların nesillerinin tükenmesini önleyeceklerdi. Fakat bir sorun vardı; iksir bütün bu hayvanlara nasıl yetecekti? Ertesi gün işe koyuldular. Deniz kaplumbağalarını buldular ve her birine iksirden verdiler. İksir onların çoğalmasını sağladı. Tomris, yavru bir kaplumbağaya dokunmaya çalıştı ama başaramadı. O anda, iksirin çoğalan hayvanları koruma altına aldığını fark ettiler. Üstelik fazlaca kullanmalarına rağmen iksir hiç azalmamıştı. Antik kente geri döndüklerinde bu büyüleyici olayın etkisinden çıkamamışlardı ki o anda dışarıda bir ses duydular. Dışarı çıktıklarında gökyüzünde bir yazı gördüler. “Deniz kaplumbağalarını kurtardınız. Sıradaki göreviniz Akdeniz fokları. ” Ertesi gün sahil kenarına indiklerinde kıyıya vurmuş ve ağır yaralı bir Akdeniz foku buldular. Çocuklar paniğe kapıldılar ve foku hemen yakınlarda bulunan İncirliin Mağarası’na taşıdılar. Mağaradaki oyuğa su doldurdular ve foku oraya yerleştirdiler. Tomris merhem yapmak için gereken malzemeleri ormandan toplamaya gitti. Nil fokun rahat edebilmesi için denizden yosun getirmeye gitti.  John da fok ile ilgilenmek üzere mağarada kaldı. Tomris ormanda şifalı otları toplarken ağaç dalına asılmış bir not buldu. “Elinizde hiç tükenmeyecek olan şey, sizin en çok ihtiyacınız olan şeydir.” Tomris notu okur okumaz koşarak mağaraya döndü. Nil ve John’a notu gösterdi. Nil o anda bir deniz kaplumbağası gördü ve bağırdı: “ Tabii ya bizim en çok ihtiyacımız olan şey Akdeniz fokunu iyileştirmek!” John “ve elimizde hiç tükenmeyen şey de iksir.” diye ekledi. Hep beraber foku denize taşıdılar. John şişeyle birlikte iksiri foka verdi. Yaralı fok iyileşmiş, arkadaşlarına yardım etmek için yola koyulmuştu. Görevi tamamladıkları için ödül olarak John’un babası bir anda yanlarında belirdi. Çocuklar tuhaf bir gök gürlemesi duydular. Artık başka ülkelere gitme vaktinin geldiğini biliyorlardı. 

    Ve kendisini Nera nehrinin kıyısında buluverdi. Nehir ona bir şeyler fısıldıyordu. “Benim adım Nera. Ben Monti Sibilini’den doğar, Umbria boyunca çağlar, Tiber nehrine bağlanırım. Sonra oradan Tiren denizine geçer büyük Akdeniz’i kucaklarım. Akdeniz mutlu değil- onu kurtar- kurtar onu!”

    John şaşkındı. Neler olup bittiğini anlayamadan kafasında yankılanan sesle kendini tekrar şimdiki zamanda buluverdi. Güzel bir yaz gününe denk gelmişti. Elinde şişe, görevini anlamaya çalışırken birden teyzesi Amy odasına girerek en yakın arkadaşı Lily ve kızı Mary’nin birkaç aylığına misafirliğe geleceklerini söyledi. John buna hiç mutlu olmamıştı. Zaten ev yeterince sıkıcıydı. Bir de üstüne sürekli ilgilenmesi gereken konuklar istemiyordu. Kısa bir süre sonra misafirler eve vardılar. Beklediğinin aksine John, Mary ile çok iyi anlaşmış kısa sürede yakın arkadaş olmuşlardı. Aradan birkaç hafta geçtikten sonra John ve Mary televizyon izlerken alt kattan gelen bağırma seslerini duydular. Mary’nin annesi ve John’un teyzesi kavga ediyorlardı. Çocuklar, sorunu öğrendiklerinde çok şaşırdılar. Çünkü sorun; Lily’nin maddi durumu iyi olmayanlar için bir hayır kurumuna yemek dağıtmak istemesiydi. Amy buna karşı çıkmıştı. Bu yüzden, Mary ve Lily ertesi gün evlerine döneceklerdi. John başından geçenleri Mary’e anlatmaya karar verdi. O da ne!!! Mary her şeyi biliyordu! Şişeyi biliyordu! John ve Mary o akşam bir karar verdiler: Ayrı yerlerde olsalar da ne olursa olsun görevlerine devam edeceklerdi. Ertesi gün Lily ve Mary Yunanistan’a geri döndüler.

    John şişeyi eline alarak üzüntülü bir şekilde yatağına uzanmıştı. Bir yandan düşünüyor, bir yandan da planlar yapmaya çalışıyordu. Doğru yere nasıl gidecekti? Şişeyi incelemeye başladı. Önce kapağını açtı, sonra şişeyi ters çevirmişti ki birden yere ufak bir damla düştü. Bu da ne! Şişenin içinde iksir vardı. Birden etrafı bir sis bulutu kapladı ve John kendini Muğla’nın ıssız sokaklarında, ona şaşkınlık ve korku içinde bakan iki kız kardeş ile birlikte buluverdi. John kızlarla tanıştı. İsimlerinin Nil ve Tomris olduğunu öğrendi. John ve kız kardeşler çok iyi arkadaş oldular. Akşama doğru Nil “ Bizimle kalmak ister misin? ” diye sordu. John “Çok isterim fakat ailenizin beni isteyeceğini sanmıyorum ” dedi. Tomris “Ailemiz hava kirliliğinden dolayı hayatlarını kaybettiler” dedi. Ardından hep beraber Nil ve Tomris’in yaşadığı yere gittiler. Kızların kalacak bir evleri yoktu. Bu nedenle, Knidos Antik Kentinde yaşıyorlardı. John bu muhteşem yerin büyüsüne kapılmış Tekir Burnu üzerinden Akdeniz ve Ege’nin birleştiği maviliklere bakarken, birden Nera nehrinin sözlerini hatırladı; Akdeniz tehlikedeydi. Kara Fabrika dünyanın her yerini sarmış, denizleri de kirletmişti. Akdeniz’in içindekiler tehlikedeydi. Tabii ya! Muğla sahili, Caretta Caretta adı verilen deniz kaplumbağaları ve Akdeniz Foklarının eviydi. Bu canlılar evleri kirlendiği için artık yok olma tehlikesi altındaydı. John, hiç vakit kaybetmeden tüm olanları Nil ve Tomris’e anlattı ve onlardan yardım istedi. Çocuklar o akşam hep birlikte bir plan yaptılar.

             Öncelikle, sabah saatlerinde ayrılıp deniz kaplumbağalarının olduğu bölgeleri tespit edecekler, öğlen buluşacaklar ve tespit ettikleri yerlere gidip şişenin içindeki iksiri kaplumbağalara verecekler, böylelikle bu canlıların nesillerinin tükenmesini önleyeceklerdi. Fakat bir sorun vardı; iksir bütün bu hayvanlara nasıl yetecekti? Ertesi gün işe koyuldular. Deniz kaplumbağalarını buldular ve her birine iksirden verdiler. İksir onların çoğalmasını sağladı. Tomris, yavru bir kaplumbağaya dokunmaya çalıştı ama başaramadı. O anda, iksirin çoğalan hayvanları koruma altına aldığını fark ettiler. Üstelik fazlaca kullanmalarına rağmen iksir hiç azalmamıştı. Antik kente geri döndüklerinde bu büyüleyici olayın etkisinden çıkamamışlardı ki o anda dışarıda bir ses duydular. Dışarı çıktıklarında gökyüzünde bir yazı gördüler. “Deniz kaplumbağalarını kurtardınız. Sıradaki göreviniz Akdeniz fokları. ” Ertesi gün sahil kenarına indiklerinde kıyıya vurmuş ve ağır yaralı bir Akdeniz foku buldular. Çocuklar paniğe kapıldılar ve foku hemen yakınlarda bulunan İncirliin Mağarası’na taşıdılar. Mağaradaki oyuğa su doldurdular ve foku oraya yerleştirdiler. Tomris merhem yapmak için gereken malzemeleri ormandan toplamaya gitti. Nil fokun rahat edebilmesi için denizden yosun getirmeye gitti.  John da fok ile ilgilenmek üzere mağarada kaldı. Tomris ormanda şifalı otları toplarken ağaç dalına asılmış bir not buldu. “Elinizde hiç tükenmeyecek olan şey, sizin en çok ihtiyacınız olan şeydir.” Tomris notu okur okumaz koşarak mağaraya döndü. Nil ve John’a notu gösterdi. Nil o anda bir deniz kaplumbağası gördü ve bağırdı: “ Tabii ya bizim en çok ihtiyacımız olan şey Akdeniz fokunu iyileştirmek!” John “ve elimizde hiç tükenmeyen şey de iksir.” diye ekledi. Hep beraber foku denize taşıdılar. John şişeyle birlikte iksiri foka verdi. Yaralı fok iyileşmiş, arkadaşlarına yardım etmek için yola koyulmuştu. Görevi tamamladıkları için ödül olarak John’un babası bir anda yanlarında belirdi. Çocuklar tuhaf bir gök gürlemesi duydular. Artık başka ülkelere gitme vaktinin geldiğini biliyorlardı. 

     

    Part 5 by Moroccan team

     

    جون في مكان مختلف الآن. إنه في قمة الجبل. من هناك كان يشاهد البحر المتوسط. إنه واسع للغاية وذو لون أزرق جميل. وقف جون معجبا بذلك المشهد الرائع. وتساءل عن عدد المخلوقات التي تعيش في هذا البحر وعن مدى تأثير التلوث على الحياة فيه. تذكر سلاحف كاريتا كاريتا، وكيف كادوا ان يموتوا لكن لحسن الحظ كانت لديهم الجرعة السحرية لإنقاذهم. وسط هذه الأفكار، سمع جون بعض الضجيج وراءه، استدار ووجد صبيا صغيرا ينظر إليه بغرابة. قدم جون نفسه للصبي وكدلك فعل الصبي. ثم بدأ جون يخبره عن نفسه وكيف وصل إلى قمة الجبل. اندهش الصبي الذي كان اسمه أحمد لسماع القصة. ثم تساءل ما إذا كان جون لا تزال لديه الجرعة السحرية. اخرج جون الجرعة من جيبه وأظهرها له. وتسال الصبي "اذن بهده يمكننا إنقاذ كل الأرواح في البحر المتوسط؟ "نعم" رد جون.

    تنهد أحمد و قال "هذه أخبار رائعة بالفعل، والآن يمكنني إنقاذ الحوت". جون استفسر عن الحوت. وبدا احمد بإخباره بالقصة "علق الحوت على ضفاف البحر ولا يستطيع مغادرة الشاطئ وهو مريض للغاية، عندما ذهبت لرؤيته هذا الصباح، وجدت أنه متعب. كان بالكاد يستطيع التحرك. أخشى أنه سيموت قريبًا إذا لم نفعل شيئًا. قبل مجيئيك، لم أكن أعرف ماذا أفعل ، وفقدت كل الأمل في أن يتمكن من البقاء على قيد الحياة". أجاب جون بلهجة مضحكة "نحن سوف ننقذه أيضًا". كان الفتيان يتحدثان ولم يدركوا أنه قد حل الظلام. طلب أحمد من صديقه الجديد المجيء إلى منزله للراحة تلك الليلة لانهم لم يتمكنوا من الرؤية في الظلام. عندما وصلوا إلى المنزل، رحب والدا أحمد به. وبعد العشاء، روى الاب للأولاد قصصاً عن البحر والمخلوقات التي تعيش هناك. كان الصبيان سعداء لسماع الماضي، لكنهم شعروا بالحزن لأن الأب الكبير أخبرهم عن كيفية تغير كل شيء في السنوات الأخيرة بسبب التلوث. كان جون غاضبًا جدًا بسبب الأشخاص الذين قاموا بكل هذه الأشياء السيئة واللذين لازالوا يقومون بها. عندما حل الصباح، انطلق الصبيان إلى الشاطئ. وعند وصولهم وجدوا الحوت في عذاب، وكان هذا المخلوق يكافح من أجل البقاء على قيد الحياة.

    قال جون إنه يجب أن يقترب بمسافة كافية لمنح الحوت جرعة. رد أحمد: "اتبعني، سوف نستخدم قارب عمي"، انطلق الأولاد نحو الحوت، وبعد بعض المحاولات تمكنوا من إعطائه الجرعة. بعد فترة من الوقت، تمكن الحوت من التحرك بسهولة والسباحة بعيدًا. صرخ جون وأحمد بحماسة كبيرة، "صديقي العزيز، وداعا". بدا على محيا جون نظرة الرضى وهو يشاهد الحوت يبتعد. لقد أنقذ مخلوقًا آخر.... ...

     

     

     

     

    Part 6 by Korean team

    갑자기 Marry와 John이 구했던 고래가 돌아왔다. 그 고래는 물을 뿌렸고 지도가 나타났다. 고래들이 갔던 곳은 물이 깨끗해 졌다. John과 Marry가 그 고래 위로 뛰어 올라갔고 고래는 이야기를 시작했다. “나를 도와주 우리나라는 사람들 때문에 위험에 처했어” John은 말했다. “뭐라고? 우리 떄문이라고? 그런데 어떻게 나를 찾아냈어? 너 GPS를 사용했니?” 고래가 말했다. “어떻든 너희들은 나와 함께 가야만 해.” 그리고 나서 고래는 헤엄을 쳤다. 지구 온난화 때문에 10분 후에 우리는 Sinked 섬에 도착했다. 고래는 말했다. “후회하기 싫으면 너희들은 내 말을 들어야 해”. 그들은 말했다. “우리가 무엇을 알아야 하니?”
     

    “너희들은 함께 이 바다를 청소해야 해. 우선 John, 너는 우선 플라스틱을 모으고 그리고 나서 Marry는 캔을 모아야 해. 그것들은 나에게 나에게 가져와! 내가 그것들을 처리 할께. 그들은 고래가 시키는 대로 하기 시작했다. 갑자기, Marry가 외쳤다. “야, 이리 와바! 여기 이상한 게 있어. 딱딱하고 초록색이고 거친데 그게 움직여!” 그것은 거북이었다. 거북이의 목에는 비닐 백이 있었다. Mary는 마술 약을 꺼내서 그 거북이를 치료해 주었다. 거북이는 그들에게 매우 감사했다. 거북이가 물어봤다. “내가 뭐 하나 부탁해도 될까? “ Mary가 대답했다. “물론이지”

     “너의 친구들도 위험에 쳐해 있어” 큰 그림자가 Marry 앞으로 다가왔다.  Marry는 Jonh과 고래에게 마술 약을 가져오라고 했다. John은 고래를 탔고 마술 약을 뿌렸다. 모든  바다 동물들은 치료되었다. 그 동물들은 바다를 청소하는 것을 도왔다. 바로 그때, 동물들이 땅을 들어올리기 시작했다. 땅은 흔들리고 들어올려졌다. 사람들이 해변으로 나왔고 동물들에게 감사하다고 했다. 동물들과 의사소통을 할 수 있는 사람이 한 명 있었다. 그 사람은 Jane Goodall이었다. 그녀는 이야기 하기 시작했다. “동물들이 우리들 때문에 바다를 청소해 왔어요. 우리도 그들을 도와야 합니다. 그들 모두는 바다 청소하는 것을 함께 했다.. 한 시간 후에 그 섬은 깨끗해 졌다. 모두 박수 쳤다. John과 Marry는 땅으로 뛰어 올라왔고 Jane Goodall에게 말했다. “우리는 여기에 속해 있지는 않아요. 우리는 집에 가고 싶어요. 우리를 도와줄 수 있나요?”

    Jane Goodall은 말했다. “나는 너희를 원하는 대로 다 데려갈 수 있는 슈퍼 파워가 있어. 너의 집은 아디니?” Marry가 대답했다. “우리 집은 서울에 있어요.” 갑자기 Jane Goodall은 요정의 마법 가루를 뿌렸다. 다음날 John과 Marry는 그들의 집에 있었다. John은 말했다. “나는 마치 꿈에서 미래에 일어 날 무언가를 본 것 처럼 느껴져. Marry, 자원봉사 같이 하러 가자. 사람들에게 자연을 보호해야 한다고 말해야 해.”

    10년 후에 Mary와 John은 성인들이 되었다. 그들은 그 바다로 여행을  갔다. 그들은 해변을 걸었고 멀리에서 그들에게 익숙한 거북이, 고래, 다양한 물고기 그리고 많은 바다 동물들을 보았다.

    John과 Marry는 함께 소리쳤다. “꿈이 아니어었어!”


    Part 7 by Ukrainian Team

     Марія тримала поручень невеликого прогулянкового катера й дихала теплим повітрям, милуючись Північним Льодовитим океаном і спостерігаючи за розжареним небом. І раптом Джон закричав: "Маріє, я бачу дитину, яка пливе на великих хвилях із купи сміття!". У цей час її серце відчуло хвилювання, страх, і це змусило її впасти в паніку. Марія поспішила до Івана. "Джоне, врятуй бідну дитину, будь ласка!",  – ​​тремтіла Марія. І тієї ж хвилини Джон стрибнув у холодний океан, бо життя цього хлопчика було найбільш цінним і важливим. Коли Джон вийшов із води, він міцно тримав хлопчика на руках, потім поклав його в човен і накрив теплою ковдрою.

    Марія дивилася десь за обрій, думаючи про батьків цього хлопчика, яких вони так і не знайшли, і раптово вона побачила сміття, яке пливло хвилями. Джон помітив, що минуло понад пів години, коли дитина несподівано прокинулася. Джон із цікавістю запитав: "Що з тобою трапилось?". Хлопчик ледве-ледве відповів: «Я відпочивав разом зі своєю родиною. Це був сонячний день. Я плавав далеко-далеко, щоб знайти острів своєї мрії. Темні хмари вкрали небо, і в той же час навколо вибухнула велика буря. Як тільки блискавка різко вдарила в наш човен, бурхливі хвилі накрили наш човен і зруйнували його. Е ... я забув, що було далі ".

    Марія намагалася знайти інформацію про загублену родину цієї дитини, коли разом із Джоном їхала до міської лікарні. Вони забрали наплічник хлопчика в лікарні. Там вони знайшли стару пляшку. Коли Джон відкоркував пляшку, він помітив зім’ятий лист.
     
    Привіт, я Ахмед.
    Хто читає цей лист, повинен врятувати Землю від забруднення. Зілля, яке може знищити все сміття в усьому світі ... Але це зілля заховано десь на Алясці. Якщо ви хочете дізнатися більше про це, ви повинні прийти в мій будинок. Поспішайте...!
    Адреса:
    Вулиця: 1265 Jerry Toth Drive

    Поштовий індекс: 99801
    Місто: Джуно
    Штат: Аляска
     
    Ахмед
    Будинок 54
    65B Джеррі Тот Драйв Стріт
    Аляска
    00-000
    Я вірю в тебе. До побачення.
     

        

    Марія та Джон знайшли на карті будинок Ахмеда на Алясці. У той час вони були в Сан-Франциско. Марія придбала два квитки на відправлення з порту Fisherman's Wharf. Уночі, дивлячись на море, Джон побачив плавник величезної акули серед гори сміття. Велика акула пірнала й застрягала в купі бруду й відходів.

    Марія та Джон прибули на Аляску. Вони оглянули місце, де був будинок Ахмеда. Джон підійшов до дверей, але двері були заблоковані. «Маріє, заходь на горище! Я бачу світло йде звідти", –  сказав Джон. "Джон! Ось, справа, на горищі!», – Марія озирнулася й згадала 65 і 12, – "Так! Відчинила!". У сейфі було зілля, в якому була маленька бактерія.
    Раптом хтось вистрілив у Джона з гармати. "А-а ... Обережно!", – встиг крикнути Джон. Ця людина була творцем сміття й хотіла створити цілий світ із сміття та знищити людство, перетворити їх на роботів.

    Марія пішла подивитися на те, що сталося на горищі, і вона побачила ..................

     

    Part 8 by French Team

    Un homme avec des membres robotiques à la place de ses bras et jambes. Tout à coup le sol s’effondra et l’intégralité du grenier s’écroula. Mary était assommée mais elle reprit rapidement connaissance. La créature avait disparu mais John était là, entre la vie et la mort. Il hurlait, se vidait de son sang. Mary choquée ne savait que faire. Soudain elle pensa à la potion magique. C’était son seul recours pour essayer de sauver John. Elle vit qu’il ne restait qu’une goutte et que la potion ne se rechargeait pas. Heureusement John reprit vit. Il était sauvé .Mary expliqua à John ce qui s’était passé. La créature était effrayante, mi homme  mi robot fait de déchets. Les jeunes savaient qu’ils devaient l’anéantir avant quelle ne détruise toute vie en l’Alaska, tous les habitants. Il leur fallait retrouver Ahmed. Lui saurait sans doute quoi faire. Il était temps de partir à sa recherche. Dehors ils furent saisis par le froid glacial .Ils ne croisèrent que peu de personnes emmitouflées dans d’épaisses fourrure et portant des boots Le paysage était magnifique mais malgré la température de -40 on pouvait constater l’impact de la pollution, du réchauffement climatique dans ce lieu reculé .Les glaciers fondaient et même ici, en Alaska, les déchets jonchaient le sol .Après de longues recherches ils finirent par trouver Ahmed. Il s’était réfugié dans une grange à l’écart du village ! Ils coururent vers lui .Ahmed expliqua ‘ le destructeur a déjà commencé son œuvre maléfique, Pour le stopper nous devons l’empêcher de récupérer les potions magiques éparpillées dans le monde entier !!  Mary était inquiète car la potion ne s’était pas remplie à nouveau mais Ahmed la rassura « c’est à cause du froid, mais si vous laissez la bouteille près du  feu elle se réactivera à nouveau »  . Ils décidèrent de répartir vers le village . ils devaient manger pour reprendre des forces .Alors qu’ils avançaient, ils  aperçurent une famille d’ours polaires sur la rive .La couche de glace du lac s’était brisée et un jeune ourson avait été séparé de sa mère. L’ours  affaibli et épuisé était en danger. Les trois amis cherchaient des yeux une solution quand soudain une ombre gigantesque surgit au loin, sur le lac gelé.. Une horde de robots menaçants avançaient dans leur direction. La peur paralysait les enfants. Comment combattre une telle armée de déchets vivants ? Soudain ils entendirent un craquement fracassant et ……

     

    Chapter 9 in Croatian

                I onda, boca se počela tresti, postala je kipuća. Mary je bacila bocu jer je bila prevruća.Toliko se tresla da je napravila rupu u zemlji, boca se odjednom otvorila.Voda iz rijeke se ulila u rupu. Voda se skamenila. Malo drvce je izašlo iz zemlje. Roboti su se okupili oko nje, smijali se koliko je mala. Jedan je rekao : HAHAHAHA. Što ćete s tim? Probost nas ? Drvce je počelo rasti u ogromno stablo. Ahmed, Mary i John su morali pogledati gore da vide stablo do kraja. Izgledalo je kao stablo iz mitologija, Svjetsko Drvo.Grane su bile toliko oštre da su probile robote i pretvorili ih u voće različitih veličina : malo, veliko, teško, trokutasto, ...

                Malo voće je palo na zemlju. Ahmed, Mary i John nisu mogli vjerovati što vide. Je li  moguće da su roboti nestali, pomislili su. Ali magija nije stala s voćem. Na stablu su rasli listovi, ali nisu bili normalni listovi. Počeli su padati, a kada bi dotaknuli tlo, počeli bi mijenjati oblik. Pretvorili su se u životinje što su bili spasili: kitovi, polarni medvjedi, kornjače... ali ne samo to. Puno istrebljenih i zaštićenih životinja se vratilo. Bio je to predivan prizor, kao san ili bajka. Životinje su počele kupiti voće s tla i saditi ih oko drveta. Više stabala raslo je oko Svjetskog drveta. Nisu mogli vjerovati što se događa, ali Ahmed je znao zašto je to tako. Priroda je bila predivna i svjetla da moraš staviti sunčane naočale da vidiš koliko je sve lijepo. Mislili su da su spasili svijet.             Mogli su se čuti i zvukovi koji su životinja: pjevuckajne, lajanje, mjaukanje, ... zvučalo je predivno. Neki zvukovi zvučali su poput kao jezika koji se koriste diljem svijeta.

                 Dok su sjedili ispod stabla, grana se približila i vidjeli su komad drveta. Pogledali su komad drveta i vidjeli su riječi, ali nisu mogli razumjeti što je pisalo jer je bilo napisano na hrvatskom jeziku. Izgledalo je kao tajna poruka. Kada su pokušali to pročitati, hrvatski ovčar im se približio i počeo lajati. Nebo je postalo crveno i zvukovi životinja su postajali su sve nasilniji i čudniji. Nisu znali što se događa.  Ahmed kaže: `Znao sam da će se ovo dogoditi. Moramo naći ostale napitke`. Vidjeli su kako ih pas pokušava odvest negdje pa su ga pratili...

     

    Chapter 10 in Greek Petroupoli

    ΚΕΦΑΛΑΙΟ  10          ΕΛΛΑΔΑ

     

    Ενώ τα παιδιά ακολουθούσαν το σκύλο μέσα από ένα σκιερό μονοπάτι με ψηλά δένδρα και στις δυο πλευρές ,ξαφνιάστηκαν από τη θέα των ρομπότ που άρχιζαν να τους περιτριγυρίζουν και καλώντας τους σε παράδοση .Εκείνη τη στιγμή ,το κροατικό σκυλί σταμάτησε να τρέχει. Μπροστά στα μάτια τους και στο σημείο που είχε σταθεί το σκυλί,  εμφανίστηκε το μπουκάλι με το αρχικό του σχήμα και μέγεθος. «Υπάρχει ένα σημείωμα μέσα!» ο Τζων φώναξε. «Ας το διαβάσουμε!» πρόσθεσε γρήγορα. «Εφόσον σωθείτε, μπορείτε να σώσετε τον κόσμο!».Άλλη μια φορά ο Αχμέτ ήξερε τι να έπρεπε να κάνουν αλλά δεν είχε καλά καλά προλάβει να ψελλίσει τις σκέψεις του όταν τα ρομπότ τους περικύκλωσαν. «Παραδοθείτε και δώστε μας το μπουκάλι!» απείλησαν. Τα παιδιά ήταν τόσο φοβισμένα. Ο Αχμέτ βιαστικά γονάτισε στο έδαφος και ύψωσε τα χέρια του πάνω απ το κεφάλι σαν να καλούσε κάποια θεϊκή παρέμβαση. Μάζεψε όλο του το κουράγιο και  βύθισε το  χέρι του στην αριστερή του τσέπη. Κι ενώ ψιθύριζε κάποιες ακαταλαβίστικες λέξεις ,ράντισε μια χρυσόσκονη ολόγυρα τους. Ξάφνου, μακριά αγκαθωτά κλαριά ξεφύτρωσαν και έπλασαν ένα τεράστιο κάστρο. Ζώα όλων των ειδών έκαναν την εμφάνιση τους. Επιτέλους ήταν προστατευμένοι! Μα δεν ήταν μόνο αυτό. Στη μέση του κάστρου διέκριναν το δένδρο της Ζωής που είχε καρποφορήσει παράξενα και εξωτικά φρούτα. Προς έκπληξή τους, μια γιγαντιαία σκιά ξεπρόβαλλε. Μια γυναικεία φιγούρα ,με μακριά καστανά μαλλιά που τα κοσμούσε ένα στεφάνι από τα ίδια εξωτικά φρούτα με κείνα του δένδρου, γιγαντώθηκε πάνω απ το μπόι τους. Τα είχαν χαμένα. « Είμαι η θεά της ζωής, η Ζωή.» είπε στα Ελληνικά. Η Μαρία που την κατάλαβε ,έκραξε απελπισμένα, «Κινδυνεύουμε! Θέλουμε να σώσουμε τον πλανήτη από την μόλυνση! Βοήθησέ μας!».Η Ζωή με τη θεϊκή φωνή της απάντησε « Προσπαθώ να προστατέψω τον πλανήτη από την μόλυνση από τότε που υπάρχω. Κληρονόμησα αυτή την αποστολή από την μητέρα  μου τη Ρέα, όταν αυτή ήταν πλέον αδύναμη να συνεχίσει. Δεν ξέρετε πόσο ευτυχισμένη είμαι που βρίσκω υποστηριχτές. Ναι, μπορούμε να ενώσουμε τις δυνάμεις μας!

    Ο Τζων , η Μαρία και ο Αχμέτ ενθουσιάστηκαν στο άκουσμα αυτής της είδησης. «Τα ρομπότ θέλουν να αποκτήσουν το μαγικό φίλτρο που θα καταστρέψει την μόλυνση σ όλο τον κόσμο όσο κι εμείς. Είναι στη σοφίτα του Αχμέτ…», είπε ξεψυχισμένα ο Τζων. «Μα πώς να τα βάλουμε μ όλο αυτό το στρατό;» η Μαρία αναρωτήθηκε με έκδηλη αγωνία. Η Ζωή έστρεψε τα καταγάλανα μάτια της προς τα ζώα και αναφώνησε,

    «Εσείς ,αγαπημένοι μου σύντροφοι θα πολεμήσετε αυτό το κακό! Συγκροτηθείτε! Η μάχη ξεκινά!»

    Τα λιοντάρια βρυχήθηκαν και έδωσαν το σινιάλο. Ένα ένα όλα τα ζώα πήραν τις θέσεις τους μπροστά απ την πύλη του κάστρου. Η Ζωή άπλωσε τον μακρύ λουλουδένιο μανδύα της πάνω τους και μόλις τον τράβηξε προς τα πίσω όλα τα ζωντανά πλάσματα είχαν μετατραπεί……………………………………………………………………………….

    Chapter 11 in ROMANIAN

    ... bărbați puternici, sau mai degrabă, cavaleri acoperiți în armuri strălucitoare, care aleargă împotriva tuturor roboților spre moartea lor probabil nu inutilă. Ahmed părea epuizat, mai ales după convocarea lui Zoe. Această divinitate nu era frumoasă doar la exterior, ci și la interior, căci avea o abilitate minunată, aceea de a liniști orice sau pe  oricine a avut onoarea atingerii sale moi, pielea ei fiind neobișnuit de palidă iar rochia ei albă părea a fi făcută dintr-o mătase strălucitoare, care contrasta cu pantofii ei gri deschis, dar mat. Chiar dacă ea era cea care deținea o astfel de putere, forța magică din interiorul ei aparținea de fapt copacului.

    Pentru a face ca dorința arzătoare a copiilor să devină realitate, Ahmed a trebuit să îndeplinească o misiune care nu era tocmai ușoară. I s-a cerut să rezolve un puzzle dintr-o mână de piese de puzzle. Pentru a câștiga piesele, el trebuia să răspundă la niște ghicitori și să parcurgă anumite jocuri, care, dacă erau rezolvate corect, îl recompensau cu o piesă de puzzle. Faptul că i s-a spus că nu mulți au reușit să ducă misiunea până la capăt i-a redus oarecum speranțele, dar, cu ajutorul prietenilor săi, după nenumărate încercări și uneori nereușite, a reușit în cele din urmă să obțină ultima piesă de puzzle și să asambleze puzzle-ul care ilustra planeta pământ, ținută de două mâini ca și cum ar fi fost doar o sferă din sticlă. În urma succesului lor, Zoe și-a ținut promisiunea și a fost de acord să îi ajute să ajungă la sfârșitul misiunii lor: salvarea planetei de poluare. Din păcate, însă, întrucât lucrurile păreau să se fi sfârșit cumva, dintr-o dată, în timp ce armata creată de Zoe continua să lupte împotriva roboților de gunoi, piesele de schimb rămase în urmă s-au adunat într-o singură entitate, formând un gigant monstru. La vederea acelui inamic, chiar Zoe părea înspăimântată, dar din fericire ...

    Kapitola  12 : tím zo Slovenska

     

    Hneď potom ako si stiahla svoj plášť, všetky bytosti sa zmenili na OBROV. Áno, všetky zvieratá sa začali pomaly, ale isto zväčšovať. Boli tak obrovské, že Ján, Mária a Ahmed dokonca neboli schopní vidieť na oblohe slnko. Keď prestali rásť, postavili sa do kruhu okolo Zoe, Jána, Márie a Ahmeda a čelili robotom.

    Odrazu, z ničoho nič sa objavil obrovský orol, ktorého prirodzeným životným prostredím je Tatranský Národný Park na Slovensku. Zoe povedala, „Toto je Lola.“ Povedala mi, že ona a jej priatelia sú už stáročia jedným z národných symbolov ich krajiny, ale teraz už aj oni patria medzi ohrozené druhy. „Povedali ste mi, že nápoj, ktorý je potrebný na záchranu sveta pred znečistením, sa nachádza v Ahmedovom podkroví. Lola je tu, aby vám pomohla, je veľmi odvážna! Zoberie vás tam. Zatiaľ čo budete preč, sa ja spolu s mojimi drahými zvieracími priateľmi  postarám o robotov. A teraz už choďte!

     

    Ján a Mária vyskočili na Lolin chrbát, ale Ahmed zostal na zemi. „Nejdem s vami, “ povedal. „Zostanem tu a pomôžem Zoe a zvieratám. Nikdy neviete, čo sa môže stať ... .“ Ešte ani nestihol dokončiť vetu, keď sa roboty začali správať veľmi zvláštne. Postavili sa do kruhu, nohy sa im začali naťahovať a dostali sa až do vzduchu. V tom momente boli tak vysoko, že aj obrovské zvieratá boli v porovnaní s nimi omnoho nižšie. Hneď potom ako dosiahli dvojnásobnú výšku od zvierat,  začali sa približovať ku všetkým. „ Rýchlo! Pokúsme sa ich zastaviť!“ – zakričala Mária a bežala k jednému z robotov. Ján letel na Lole a tiež sa snažil útočiť na roboty. Zoe ich zatiaľ obkľúčila s vetvami z jej šiat. „Poďte! Potrebujem vašu pomoc!“

    Zvieratá sa postavili na zadné nohy a začali šliapať po zemi a zem sa pod ich nohami triasla. Odrazu sa objavila obrovská trhlina. Bolo to zvláštne, ale mala tvar perfektného kruhu a vznikla práva na tom mieste, kde boli roboty. „To nie je možné!“ – Ján bol zmätený. Keď dopovedal vetu, zvieratá sa hnali k robotom a zatlačili ich do trhliny. „ Teraz musíme spolupracovať,“ povedala Zoe  a natiahla svoje ruky do vzduchu. Obrovské korene sa začali objavovať zo zeme. Prinášali so sebou na povrch tonu blata. „Musíme prisunúť všetko to bahno na robotov, aby nemohli uniknúť, ale musíme to urobiť rýchlo!“

    Ahmed opäť použil kúzelný zlatý prášok, objavili sa čarovné lopaty a začali nahŕňať blato späť do trhliny. Čoskoro boli roboty úplne zasypané a nemohli sa dostať von. „ A teraz, musíme sa rýchlo dostať do podkrovia,“ povedal Ján. „Tak poďme!“ Mária a Ján vyskočili na Lolin chrbát a vydali sa smerom k  ...

     

    Yarmouk University Model School/ Jordan/ Chapter 13
    الجزء الثالث عشرة والأخير

    رفعت أجنحة لولا الكستناء الثلاثي أعلى وأعلى في السماء. تدحرجت سهول الزمرد تحتها المنتشرة من قبل بعض المباني ، وهي العلامة الوحيدة للحضارة هنا. لقد نجا للتو من هجوم الروبوتات بمساعدة زوي.
        تمنت ماري أن تكون زوي معها على ظهر النسر المقنطر. أصبحت هي وصديقاتها على الرغم من قضاءهما فترة قصيرة من الوقت معًا. ومع ذلك ، رحبت ماري بالرياح وهي تسير من حولها ، والمناظر الطبيعية ، ودفء الشمس التي بدت تتسرب من خلال ملابسها ، وتدفئ جلدها ، وتغرق في عظامها. أحبّت ماري الرحلة وكان التشويق لا يضاهى.
         عندما سحبت ماري الريش الناعم على عنق لولا ، أمرتها بصمت بتمرير الغيوم. النسر بعد أن فهمت طلبها رفرف بجناحيها بارتفاع عدة مرات أعلى. امتدت عضلات لولا تحت الثلاثي. بقدر ما كانت ماري تحب البقاء في السماء ، لم تستطع ذلك ، حيث كان عليهم الوصول إلى الجرعة ، وبسرعة.
         ظهرت آذان أحمد عندما ارتفعت لولا أعلى في السماء اللازوردية ، وقد تجاوزت الغيوم الآن. بالكاد كان باستطاعته التنفس ، حيث رفضت رئتيه قبول أنفاسه العميقة. عندما غادروا زوي ، بعد هزيمة الروبوتات ، قام اندفاع الأدرينالين بحمايته من خوفه من المرتفعات. ولكن الآن تلاشت الإثارة من دمه وكل ما تبقى كان خوفًا فظًا.
         صاحت ماري: "كم من الوقت سنبقى هنا" ، في محاولة لجعل صوتها مسموعًا خلال اندفاع الريح المدوي أثناء تحليقهم. "أعني أن المنظر رائع ، لكن من الأفضل أن نحصل على هذا الجرعة بسرعة ألا تعتقد؟ "
          قال جون "أوافق"
            امتد صمت متوقع في انتظار جون لإجابة أحمد. عندما لم يأت ، قلب وجهه على كتفه ورأى جلد الصبي البني يتحول إلى شاحب ، في حين كانت عينيه عريضة بالخوف. اعترف جون بصدر أحمد الرقيق بقلق في بريق عينيه.
    أم مريم أعتقد أن لدينا مشكلة كبيرة هنا "تسمى جون ، صوته مليء بالقلق.
          "ماذا -" ماتت كلمات ماري على شفتيها قبل أن تتمكن من نطقها ، ووجهت فجأة من الدم بعد أن أصبح شاحبًا مثل ورقة "يا إلهي أحمد. هل أنت بخير؟"
          لم يكن جون يعرف ما يجب فعله ، وكيفية التصرف ، وكيفية المساعدة. من الواضح أن أحمد كان يعاني من نوبة هلع ولم يكن بإمكانه فعل شيء. اجتاحت موجة من العجز ، لكنه رفض الخضوع للعاطفة.
         اتصل "أحمد" بجون ، وعندما لم يرد أحمد ، اتصل باسمه مرة أخرى ، بصوت أعلى هذه المرة "أحمد"
         أعاق ذلك انتباه الصبي الخائف.
         أمر "انظر إلي" جون بصوت هادئ ولكن حازم.
          رفع أحمد رأسه المتدلي إلى صديقه ، وكانت نظراته تقفل معه.
         قال جون "لا بأس ، لا بأس ، كل ما أريده هو أن أتنفس. حسنًا. هل يمكنك أن تفعل ذلك من أجلي؟"
          يميل أحمد رأسه ، بالكاد إيماءة ولكن هذا كل ما استطاع حشده. حاول أن يأخذ نفسا لكنه عالق في حلقه. استولى الخوف عليه وهو يتخيل تراجعه من ظهر لولا إلى أرض صلبة لا ترحم. نشأت عاطفة جديدة في أحمد.
         الإحباط.
         كان طعمه مرًا على لسانه ، وهنا كان أصدقاؤه بخير بينما كان يرتجف من الخوف.
        هدأت ماري "استنشق. زفير" وقطعت دائرة أفكاره "سنكون هناك قريبًا".
    أجبر أحمد نفسه على التنفس. يستنشق. زفر. أمسك يوحنا بيده وتنفس بعمق معه. لم يعد أحمد يشعر بالخجل. سرعان ما تلاشى الخوف بينما هدأت أنفاسه في إحساس بالسلام والهدوء.
         قالت ماري "عمل جيد".
          ملأ شعاع الرد على يوحنا أحمد بالفخر. قبل أن يعرف الثلاثي ذلك ، هبطت لولا على سطح أحمد المقوس. طار الصقر بسرعة ، تاركًا أحمد وماري وجون على السطح.
          بعد كل هذا الوقت والجهد ، بالكاد يصدق جون أنهم كانوا هنا أخيرًا. كانت الرحلة ممتعة لأنها كانت مرهقة. بينما التقى بالناس ، ورأى أشياء لن ينسىها أبدًا ، لم يستطع المساعدة في تذكرها. لكن لا يزال جون يحمل رغبة ثابتة في رؤية الأرض خالية من التلوث ، وهذا ما دفعه إلى الأمام ، ما دفعهم جميعًا إلى الأمام.
          أشعلت عيون مريم بتصميم. "بالكاد لدينا الوقت لنضيعه. دعونا نحصل على هذا المقدار وننقذ العالم".
         أومأ أحمد وانضم إلى جون وماري في خطوتهما الدقيقة على طول السقف. ثم توقف جون فجأة ، كاد أحمد يصفع في ظهره "لماذا توقفت؟"
         اكتسحت عيني جون الشوارع الخرسانية المشمسة الخالية من الاستخدام البشري ، وكذلك السيارات والعديد من المتاجر الصغيرة التي أحاطت بمنزل أحمد. كانت جميعها فارغة. وأعلن ملامح جون المحيرة المحيرة ، "ألا تدرك أن المكان فارغ؟" ، مشيراً إلى الأرض أدناه "أعني أنه لا توجد سيارات ، ولا يسير الناس ، ولا حيوانات. إنها عمليا مدينة أشباح".
          هز قشعريرة أحمد عندما أدرك حقيقة كلمات أصدقائه. كانت الشوارع عارية حقاً. قام أحمد بفرك يديه ضد البرد المفاجئ الذي تغلب عليه ، فقد كانوا بمفردهم. ماذا حدث للجميع؟ اين هم؟
    توقفت ماري عن المكان وقامت بمسحه ، ولكن تصميمها لم يتزعزع ، "سنكتشف أين ذهبوا لاحقًا. لكننا الآن بحاجة إلى تناول الجرعة".
         داس أحمد على الجانب الأيمن من السقف حتى ألقى بصره على النافذة الصغيرة في السقف. سيكون ضيقا ، لكنهم سيديرون. كانت باطن قدميه بالكاد قادرة على منعه من الانزلاق ، لكنه كان قد تسلق هذا السقف مليون مرة. كان يعرف كل شق وفجوة بين البلاط الأحمر الملون والنحاسي. تلاعب أحمد بقفل النافذة ، ولكن دون جدوى. لن تتزحزح. انزلقت ماري بجانبه ، وتلاها جون وسحب مفتاحًا ذهبيًا صغيرًا إلى القفل.
         رفع جون الحاجب "كيف حصلت على ذلك؟".
          بالكاد أنقذته ماري نظرة وفتحت النافذة "لدي طرقي"
         فتحت الأنثى الفتحة ، ورفعتها لأعلى بما يكفي حتى تتمكن هي وصديقاتها من الضغط.
         هبطوا على أرض علية أحمد بضربة. غطى الغبار حولهم ، مما جعل جون يسعل بصوت عال ، وكان الهواء يحمل رائحة عفنة. تم تكديس صندوق بعد صندوق فوق بعضها البعض ، مليء بكل شيء من الصور العائلية إلى الملابس القديمة. بينما كان جون يفرك ظهره ، ركضت ماري إلى الشاشات المتضمنة في الحائط ، نظرت إلى المستطيلات الزاهية. عرضوا كاميرا تغذي حي أحمد وما تلاه من شوارع حي أحمد كانت فارغة وكذلك الشوارع التي خلفها. يبدو أن البلدة كلها هربت.
         وأخيرًا ، انتقلت ماري إلى الشاشة الكبيرة في المنتصف ، الشاشة التي أظهرت العالم وكيف أصبحت ملوثة. لقد توقعت أن تكون خطرة ، لكن الأمر الذي أثار دهشتها كان عكس ذلك. انخفض العداد من الأحمر إلى الأصفر بالقرب من القسم الأخضر. كان فم ماري مفتوحًا عندما انفجرت عند العداد ، ومن المؤكد أن التلوث لم يختف لكنه انخفض بسرعة. قالت مرحبًا لها ، "مرحبًا جون ، أحمد. ألق نظرة على هذا".
         كلاهما جاء إليها وسرعان ما تحولت ميزاتهما من الحيادية إلى الارتباك والصدمة ، مما يعكس تعبيرها الخاص.
         صرخ جون: "إنني أشعر بالهلع قليلاً هنا" أعني أولاً ذهب الجميع ، والآن انخفض التلوث. هل رأى الناس أخيراً خطأ طرقهم؟ ".
       تمتم "المشكوك فيه" أحمد ، وضيقت عيناه في الكفر.
    تعديلت ماري بسرعة إلى برج الصناديق. بعد الحفر قليلاً ، وجدت صندوق قرمزي يحتوي على الجرعة. أزالتها ماري وعادت إلى أصدقائها.
        قامت الأنثى بتدوير قنينة السائل الزمردي الفقاعي في يديها. "أعتقد أنه لم يعد هناك أي فائدة لهذا".
    صاح جون "انتظر!" عندما فتح الإنترنت على إحدى الشاشات في أقصى اليمين.
         قبل أن يتمكن من كتابة أي شيء في شريط البحث ، رأى عشرات المقالات في القسم الموصى به ، وكلها تتحدث عن فيروس يسمى كورونا.
         طلبت ماري وجون ، خلفه بالفعل ، من جون التمرير لأسفل. أصبحت العناوين أسوأ وأسوأ كما فعلوا.
    شل الاقتصاد بسبب وباء الاكليل.
    ينتشر القلق عبر مواطني العالم حيث تعلن الدول الحجر الصحي.
         بعد بضع دقائق من البحث ، توصل الثلاثي إلى استنتاج وجود حجر صحي بسبب فيروس يسمى كورونا ، غرقت مخالب الطاعون القاتلة في جميع دول العالم. التأثير على كل جانب من جوانب الحياة.
        قالت ماري: "لذا بسبب هذا الفيروس المسمى ، يبقى الناس في منازلهم".
        وصرخ أحمد "هذا يعني أنه لا سيارات ولا مصانع ولا قطع أشجار" هذا مدهش.
         "ليس حقًا" رد جون "هذا لا يزال فيروسًا ، والآلاف يموتون".
         أجاب أحمد "صحيح ، إنه أمر سيئ. لكن لا يمكنك إنكار التأثير الإيجابي لها على البيئة".
        وأضافت ماري "عليك أن تعترف بأن أحمد لديه نقطة" أتساءل ما الذي سيحدث بعد ذلك
    بعد سنة واحدة
        لقد مر شهران منذ أن رأت الحكومة أنه من الآمن أن يعود الناس إلى الشوارع. لكن الحياة لم تكن هي نفسها بعد ذلك.
         قررت كل من ماري جون وأحمد الاجتماع في فنائه الخلفي لرؤية بعضهما البعض مرة أخرى. بعد إجراء الدردشات المرئية باعتبارها الطريقة الوحيدة للتواصل ، لأكثر من ثلاثة أشهر.
          تألق العرق على جبين جون وهو يتنفس هواء الصيف الجاف. لحسن الحظ كان الكرسي الكبير المتمايل الذي كان يجلس عليه وأحمد باردًا. في هذه الأثناء ، كانت ماري تجلس على درابزين الشرفة الخشبية أمامها. لقد مر وقت طويل منذ أن التقيا آخر مرة ، وكان من المريح رؤية بعضنا البعض مرة أخرى حتى عندما تشع الشمس موجات الحرارة الحارقة.
        تنهدت ماري وهي تشرب من كأس عصير الليمون المبرد في يدها. تمتمت ، "اتضح أن الجرعة لم تكن بهذه الأهمية" ، بينما كانت تنظر إلى أشقاء أحمد وهم يلعبون كرة القدم خلفهم في الفناء الخلفي.
        "صحيح" اتفق مع جون "لكن بعد كل شيء مررنا للحصول عليه. إنه عار".
        أجاب أحمد "في الواقع قد أختلف معك" أعني أن الناس ، بعد انتهاء وباء الهالة ، رأوا كيف تحسنت الأرض عندما أدركوا أخيراً كم توقفوا عن تلويثها ".
        وأضافت ماري "برأيي كانت لعنة ونعمة".
         "ما زلت مصدومًا ، لكن ما زلت لا أصدق أن رؤساء الدول أعلنوا عن مشروع الطاقة المتجددة الذي يتم تنفيذه أخيرًا" ، صرخ جون ، بابتسامة تلمق شفتيه "هذا تحسن كبير".
         "لاحظت أن الهواء أنظف ولا رائحة كريهة ، وكذلك النباتات ، فهي تنمو بشكل أفضل". تمت إضافة مريم بابتسامة.
         قال أحمد "أنا سعيد لأن البشر اكتشفوا خطأ طرقهم ، قبل فوات الأوان حقًا".


    النهاية

  • multilingual story

    Chapter 2 in Turkish

    ELif GÖKARIK

    Chapter 4 in Turkish

    Nagehan BAŞARAN

    Chapter 6 by Korean team

    Chapter 6, Korean language

    Chapter 3 by Italian Team

    Chapter 3 by Italian Team

    Part 8 in French

    collège Joseph Calvet, Saint-Paul de Fenouillet

    Chapter 9 Croatia
    chapter 10 Collaborative story Greece 4th Gymnasium Petroupolis
    Arabic version by Moroccan team

    chapter5

    Chapter 11 Slovak version
    Arabic copy of chapter 13/ Jordan

    English and Arabic copies are shown of the last chapter of the story written by the Jordanian team

    CHAPTER 1 in GREEK